Kışlada ilk gün

Bu yazı dizinin daha önceki bölümleri: Nerede Kalmıştık, Askerlik Başvurusu, 323. Dönem Yedek Subay Asker Öğretmen Sınavı, Askerlik İçin Götürülecekler Listesi

Burdur, daha önceden de defalarca içinden geçtiğim, hatta 1 günlük de öğrencilik geçmişim olan klasik bir Anadolu şehri. Zaten görebildiğim kadarıyla Anadolu’da bütün şehirler hemen hemen birbirinin aynısıdır.

Sabah otobüsten indikten sonra Burdur’daki arkadaşlarımla buluşup gezdik. Gezilecek çok yer olmadığı için önce çarşıya çıkıp biraz dolaştık. Daha sonra arkadaşlar bizi Susamlık Tepesi’ne çıkardılar. Burdur’u kuşbakışı görüp askerliği geçireceğimiz bölgeyi inceledik.

Askerlik için gelenlerden tanışıp kaynaşabildiklerimizle 8 kişilik bir grup haline gelmişiz bile. Kışlaya beraber girmeye karar verdik. Akşam saat 16.30 gibi kışlanın kapısındaydık. Aynı gün içerisinde binlerce kişi giriş yapmaya çalıştığı için haliyle çok uzun bir kuyruk vardı kapıda. Kalabalığın arasına karışıp sıramızın gelmesini beklemeye başladık. Arka arkaya girenler aynı gruba düşer diye bir bilgi almıştık. Biribirimizi kaybetmeden arka arkaya durmaya çalıştık. 38 kişilik gruplara ayırıyorlardı. Bizim 2 önümüzde bir grup bitti ve biz 2 kişi diğer gruba kaldık. Arkadaşlarımızın bir kısmını kaybetmiş olduk. Dışarıda tanıştığımız arkadaşlardan Karaman’da görev yapan, Mersin – Anamur’lu Harun Tuğrul ile birlikte aynı gruba düşmüş olduk.

Bizi gruplar halinde içeri aldılar. Bu esnada grubumuzu da öğrendik. 2.Tabur, 1. Bölük 3.Takım, 4.Manga. Bu terimlerin anlamlarını az buçuk biliyorum ama içeride herhalde detaylı bir biçimde öğreneceğiz.

Bizi bahçede, sandalyelerin dizili olduğu bir yere götürdüler. Eşyalarımızı kontrol ettiler. Yasak olan bir şey getirip getirmediğimize baktılar. Telefonlarımızı teslim ettik. 2 nüsha, senet diye tabir ettikleri bir belge düzenlediler. Bir nüshasını bize verip kaybetmememiz hususunda tembih ettiler.Çıkarken telefonlarımızı bu senetle teslim alacağız. Çantamızda bulunan ilaçları kontrol ettiler. Fazla olanları aldılar. Çıkışta ya da içerideyken ihtiyaç olduğunda ilaçlarımızın kalanını geri alabilelim diye de bir belge verdiler.

Bu işlemler sırasında askeri bir kaç terim de öğrendik. Mesela en küçük asker topluluğuna manga diyorlar. Biz 38 kişiyiz. O yüzden bir mangayız. Bu sayı sabit değil anladığım kadarıyla. Geçen sene mangaları daha küçük gruplardan oluşturmuşlar. Mangaların bir araya gelmesiyle takımlar oluşuyor. Bizim takım da herhalde 5 mangadan oluşacak. Mangada olduğu gibi takımda da sayı değişken olabiliyor. Mesela 4 mangadan bir takım oluşturmak isterlerse bütün takımlar 4 mangadan oluşuyor. Takımların bir araya gelmesiyle de bölükler oluşuyor. Bölüklerin bir araya gelmesinden taburlar oluşuyor. Taburların tamamı da bir alayı oluşturuyor. alaylar da tugayları oluşturuyor. Daha ilerisini bilmiyorum. Bizim askerlik yaptığımız Burdur’daki askeri birimin ismi 58. Piyade Alayı. Antalya’da bulunan tugaya bağlı olarak çalışıyor. Antalyadaki tugaya bağlı bizim gibi baika alaylar da vardır herhalde. Bizim 2.Tabur, 1. Bölük 3.Takım, 4.Manga olmaız bu açıklamalar ışığında anlamlı bir bilgiye dönüştü.

Her manganın başında o mangaya eğitim yaptırması için görevlendirilmiş çavuşlar var. Manga komutanı da deniyor kendilerine. Manga komutanımızın yani çavuşumuzun da adının Fatih ARI olduğunu öğrendik. Bende bıraktığı ilk intiba olumlu oldu.

Eğitimler manga düzeyinde yapılacak, bazen de takımdaki diğer mangalarla birlikte takım düzeyinde eğitimler olacakmış. Takımdaki diğer mangalardan kolay ayırd edilebilelim ve takımımızın numarası da bilinsin diye bize 3. takım 4. manga anlamında 3400 diye hitap etmeye başladılar. Aynı bölüğün içinde 3400 mangasındanım dediğinizde sizin hakkınızda karşınızdaki genel bir bilgi edinmiş olacak.

Manga komutanımız bizleri boy sırasına dizdi. Boyunun ne kadar olduğunu bilmeyenler 1.80 dediler. Ben de öyle dedim. Belki küsuratı vardır ama bilmiyorum işte. Sıralarımız oluştu. İlk sıradaki arkadaşımız 3401, daha sonra 3402, 3403, …, 3438 diye numaralarımız verildi. Benim numaram 3410. Sırada 10. kişiyim.

Askerlikte badi diye bir kavram var. İnsanları karşılıklı olarak birbirinden sorumlu olan çiftli gruplara ayırdılar. Bu iki kişi birbirinin badisi oldu. 1. kişi 2. kişi ile, 3. kişi 4. kişi ile badi oluyor. Ben de 3409 numaralı Muş merkezde sınıf öğretmeni olarak görev yapan Mustafa Cennet ile badi oldum. Birbirimizden sorumluyuz.

Bu işlemler bittiğinde bir kaç saat geçmişti. Sırayla yemeğe gittik. yemekhanede ilk yemeğimi de böylece yedim. Yemeği pek sevmedik. O yüzden biraz da canımız sıkıldı. Ortam çok yabancı olduğundan genelde en küçük bir olumsuzluk çok fazla canımızı sıkıyordu. Garip bir duygu, yaşamak lazım.

Bazı teknik terimleri bu ve daha önceki yazılarda anlattığım için artık cümle içinde de kullanacağım. Kullandığım terimlerde anlaşılmayanlar için bu yazı dizisinin daha önceki bölimlerine başvurabilirsiniz.

Askerliğin ilginç yanlarından biri de ilk gün yapılan aşı. Mangalar halinde sırayla aşı olmaya gidiyoruz. Bizim mangamıza da yemekten sonra yaklaşık 1 saat kadar kuyrukta bekledikten sonra aşı sırası geldi. Ben genelde iğneden korktuğum için böyle durumları hiç sevmiyorum. Sırada beklerken önümüzden kollarını tutarak geçen, hatta kolunda kan gördüğümüz arkadaşlar oldu. Bu da haliyle işin tuzu biberi. 2 grup halinde ilerliyoruz. Birinci grupta 2 tane hemşire, 2 grupta 2 tane asker (muhtemelen sivilde doktor ya da benzeri sağlık görevlisi olanlardan) var. 2 kişi oturuyor. Ortada boş bir sandalye var. siz gidip ortadaki sandalyeye oturuyorsunuz. Sağ ve sol kolunuza aynı anda 2 tane aşı oluyorsunuz. Sonra kalkıyorsunuz, sonraki geliyor. Böyle ilginç bir şey işte.

Sıram geldiğinde çekine çekine hemşirelerin önüne oturdum. Biz aşı olurken onlar kendi aralarında sohbet ediyorlar. Belki de bakmıyorlar bile iğnenin battığı yere. Kimbilir sabahtan beri kaç bin kişiye aşı yaptılar. Aşılar acıtmadı, korktuğum gibi olmadı. Sabahtan aşı olanların söylediğine göre sol kolumuz yaklaşık 6-8 saat sonra acımaya başlıyormuş.

Aşıdan sonra yaklaşık saat 22.00 olmuştu. Yine manga halinde eşyalarımızı bıraktığımız koğuşa geldik. Bize özel bir yatakhane tahsis edilmemiş. Takımda sadece bizim mangayı 3 koğuşa dağıttılar. Bur arada, parantez içinde belirteyim, yataklarımızın ve elbise dolaplarımızın olduğu yere koğuş deniyor. Koğuşların bulunduğu binanın etrafına da koğuşlar bölgesi.İlk 14 kişiyi 2. kattaki bir koğuşa verdiler. Ben 10 numara olduğum için o gruptaydım. Diğerlerini de 3. kattaki 2 koğuşa dağıttılar. Harun Tuğrul 3. katta kaldı. Biz Mustafa Cennet ile altlı üstlü boş bir ranza bulup yerleştik. Ben ranzada üst katta yatmayı eskiden beri sevmediğim için alt katı tercih ettim. Zaten yol yorgunluğu vardı üzerimizde. Gündüz yaşadıklarımızdan sonra hiç vakit kaybetmeden yatıp uyudum. Kışlada ilk gün böyle geçti.

4 Replies to “Kışlada ilk gün”

  1. Okudukça bizimde yaşadığım benzer sahneler gözümün önünden geçti. Yazının bittiğine üzüldüm hepsini bir kerede okumak isterdim. Devamını merakla bekliyorum.

  2. Yunus Abi her zamanki gibi okuyucularına tecrübelerini aktarıyor.Konu ne olursa olsun ben bunu yaşadım sizde yaşarsanız şunlara bunlara dikkat edin şeklindeki uyarıları ile takip edilesi bir blog oluşturuyor.
    Yazıları başından beri okuyorum devamınıda bekliyoruz..

  3. Olayı sıcağı sıcağına özetlemiş..
    yaşayan ve canlı canlı aktaran birinden samimi ifadelerle yeniden yaşamak keyif verici 🙂
    sanki 2.5 ay acemilik 8.5 ayda yedek subaylık anılarım gözümün önünden geçiverdi..
    Allah kolaylk versin
    Çok olay geçeceğini umuyorum..

Leave a Reply